Aydınlatma Tasarımı

Doğal ya da yapay, ışık, bir ortamın yaratılışında oynadığı rolü sebebiyle tasarımcının elindeki en etkili tasarım unsurudur. Aydınlatma tasarımı, ışığın yaratıcı özelliklerini kullanarak ortamı, fonksiyonuna uygun, güvenli, sağlıklı, estetik bir hale getirmektir.

Aydınlatma Tasarımı
18.10.2019
1.599
A+
A-

Beşinci gezegen çok değişikti. Şimdiye dek gezdiği en küçük gezegendi. Burada ancak bir lamba direğiyle bir lamba yakıcısına yetecek kadar yer vardı. Küçük prens gökyüzünün bir köşesinde, evlerin ve insanların olmadığı bir gezegende lamba direğiyle lamba yakıcısının ne işe yaradığını merak etmişti doğrusu.

Yine de kendi kendine şöyle dedi: Evet, belki lamba yakıcısının burada bulunması saçma ama kral kadar, kendini beğenmiş adam, iş adamı ve ayyaş adam kadar da saçma değil. En azından yaptığı işin bir anlamı var. Bu sokak lambasını yaktığında sanki evrene yeni bir yıldız doğuyor, ya da yeni bir çiçek dünyaya geliyor. Lambayı söndürdüğünde ise, çiçek ya da yıldız uykuya dalıyorlar. Bu güzel bir iş. Ve güzel olduğu için de faydalı bir iş.”

Küçük Prens, Antoine de Saint-Exupéry

Bu güzel bir iş. Ve güzel olduğu için de faydalı bir iş.

Doğal ya da yapay, ışık, bir ortamın yaratılışında oynadığı rolü sebebiyle tasarımcının elindeki en etkili tasarım unsurudur.

Yoğunluğu, rengi ve kullanım şekli ile istenilen atmosferin yaratılmasındaki rolü çok önemlidir.

Ortamda bulunan diğer mimari bileşenler, dokular, renkler ışığın karakterine göre değişerek, yumuşak ya da dramatik, sıcak ya da soğuk bir atmosfer oluştururlar.

Işık ile genel aydınlatma sağlanabildiği gibi, örneğin belirli bir noktaya yoğunlaşılarak farklı algılar yaratılır.

Işık mimariye anlam katar. Mimariyi algılama biçimimizi etkiler. Kullanımına göre yaratılan kontrast ile gölgeler oluşturur; mimari detayları daha anlaşılır kılabilir ya da tam tersine bir bütün olarak göz önüne çıkarır.

İşte aydınlatma tasarımı, ışığın tüm bu yaratıcı özelliklerini kullanarak ortamı, fonksiyonuna uygun, güvenli, sağlıklı, estetik bir hale getirmektir.

Tasarımda doğal ve yapay aydınlatma birlikte düşünülmelidir. Bir mekanda doğal ışıktan faydalanma düşüncesi mimari tasarımın en başından beri var olmalı ve ışık, mekanın fonksiyonuna göre kontrollü bir şekilde içeri alınmalıdır.

Doğal ışığa ilave olarak kullanacağımız yapay ışık da aynı şekilde gerek istenen atmosferi yaratmak amacıyla estetik, gerekse fonksiyona uygun olarak güvenli ve işlevsel bir unsur olarak kullanılmalıdır.

İç mekanlarda bir konut ile bir ameliyathane, ya da bir sınıfın aydınlatma gereksinimleri bir birinden oldukça farklıdır. Bu farklı gereksinimler göz önünde bulundurulmalı, estetik kaygının mı, yoksa işlevselliğin mi daha öncelikli olduğu belirlenmelidir.

Örneğin bir ofisi kullanan kişilerin yaptıkları işler gibi yaşları ve çalışma saatleri de birbirinden farklı olabilir. Bu sebeple bireysel kullanıma uygun, kişilerin ihtiyaçları doğrultusunda gerek ışık rengini ve şiddetini gerekse yönünü kontrol edebilecekleri bir aydınlatma sistemi önerisi ofis için oldukça uygun olacaktır.

Tüm iç mekanlarda kullanım süreleri, farklı fonksiyonlar, yaratılan farklı atmosferler ve doğal ışığın farklı zaman dilimlerinde sağlayacağı katkı da düşünüldüğünde aydınlatma kontrol sistemleri tasarıma dahil edilmelidir.

İç mekan aydınlatma tasarımında belirttiğim estetik, işlevsellik ve güvenlik kaygıları aynı şekilde cephe ve dış aydınlatma tasarımında da geçerlidir.

Çevre ve yol aydınlatma tasarımlarında ana ilke, gerektiği zaman sadece gerekli alanları, tam korumalı aydınlatma sistemleri ile aydınlatmak olmalıdır.

Kötü bir yol aydınlatma örneği

Konut içi kullanıcılarını rahatsız eden bir örnek

Kamusal alanlar şehirde yaşayan kişilerin kullanım alanlarıdır. Güvenlikli olduğu kadar şehrin dokusuna uygun keyifli alanlar olarak tasarlanmaları gerekir. Aydınlatma sistemleri enerji tasarrufuna uygun, bakımı kolay, verimli aynı zamanda özgün olmalıdır.

Bina cephe aydınlatma tasarımı ise, sadece uygulandığı bina değil tüm çevre binalara ve kullanıcılara etkisi, uzaktan algısı, şehir siluetinde yaratabileceği etki de düşünülerek ele alınmalıdır.

Yukarıda kısaca bahsettiğim farklı ortamlara ait farklı tasarım kriterleri her bir proje için detaylı olarak incelenmeli ve aydınlatmanın projeye bir değer katması amaç edinilmelidir.

Üzerinde çalışılan her bir projenin kendi hikayesine sahip olması gereklidir. Kendi ve çevresine ait tarihi, kültürel, sosyo-ekonomik, mimari ve teknolojik kimliği göz önüne alınarak çalışılmalıdır.

Bir aydınlatma tasarımı geliştirirken standartlar, sürdürülebilirlik, enerji tüketimi, yaratılan ışık kirliliği seviyesi göz önünde bulundurulmalı, teknik değerlere ilave olarak da  yaratma özgürlüğü ve becerisi ile sonuç olarak birbirinin tekrarı tasarımlar yerine özgün tasarımlar hedeflenmelidir.

Ama en önemli nokta olarak, aydınlatma tasarımı mimari tasarım ile aynı paralellikte yürütülmeli, sadece armatür seçimi olarak düşünülmemelidir.

Ayşe Dilay Özkiper, Notre Dame de Sion Fransız Lisesi'nin ardından eğitimine İTÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık bölümünde devam etmiştir. İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadı Enstitüsü'nde aldığı işletme eğitiminin yanı sıra, aydınlatma tasarımı ve tekniği konularında çeşitli eğitimlere katılmıştır. Bugüne kadar olan 29 yıllık meslek hayatının son 20 yılını mimari aydınlatma alanında geçiren Özkiper, halen aydınlatma tasarımcısı ve danışman olarak kariyerini sürdürmektedir.
Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 1 Yorum
  1. Lemi Gökçe dedi ki:

    Harika bir yolculuk, kutluyorum.katkılarınız için teşekkür ederim.
    Saygılarımla.